ÖZET
Geçmiş Bilgiler:
Torakal veya lumbar omurga kırıklı hastaların sonuçları değerlendirilirken genelde hastaların nörolojik durumlarının ve mekanik stabilitenin ön planda tutulduğunu görmekteyiz. Son yıllarda hastaların fonksiyonel durumları ve yaşam kalitesiyle ilgili çalışmalar ağırlık kazanmıştır. Literatüre baktığımızda bu çalışmalar genelde birkaç yıllık takibi olan hastalardan oluşmaktadır.
Amaç:
Nörolojik defisit bulunmayan torakolomber kırıklı hastalarda cerrahi tedavisi sonrası uzun dönem sonuçlarını incelemektir.
Materyal Metot:
Çalışmamızda nörolojik defisiti olmayan travmatik torakolumbar omurga kırığı nedeniyle cerrahi tedavi olmuş hastaların radyolojik ve fonksiyonel uzun dönem sonuçları incelenmiştir. Çalışmaya dahil edilen 43 hastanın travma anındaki yaş ortalaması 39 ± 13.85 (17–71), kontroldeki yaş ortalaması 48 ± 14.25 (23–77) olup, bunların 28ʼi erkek (% 65.1), 15ʼi kadındır (% 34.9). Hastaların %5ʼinde torakal bölgede, %74ʼünde torakolumbar bölgede, % 21ʼinde alt lumbar bölgede kırık olduğu belirlenmiştir. Hastaların % 25.6ʼsına (n=11) anterior enstrümantasyon, % 48ʼine (n=18) posterior enstrümantasyon, % 32.6ʼsına (n=14) anterior ve posterior kombine cerrahi uygulanmıştır. Hastalara fonksiyonel duruma yönelik, ağrıya yönelik ve genel sağlığa yönelik olarak testler uygulanmış (Oswestry Disability Index (ODI), Roland- Morris Disability Questionnaire (RMDQ), Visual Analouge Scale Spine Score (VASSS), Short Form 36 (SF–36), Short Form 12 (SF–12), Visual Analouge Score (VAS), Denis ağrı ve meslek skalaları) ve omurga skolyoz grafileri ile kırık bölgesinin spot grafileri çekilmiştir.
Bulgular:
Hastaların 9ʼunda (% 21) cerrahiye bağlı komplikasyon gelişmiştir. ODI, 19.10 ± 18.63 (0–70); RMDQ, 6.70 ± 6.42 (0–23); VASSS, 72.99 ± 20.45 (15–100); VAS skoru, 2.7 ± 1.9 olarak belirlenmiştir. Denis meslek skalasına göre hastalardan yaralanmadan önce çalışan 35 hastanın % 51.4ʼü (n=18) eski işine dönmüştür. Sekiz yıldan fazla takip edilen hastaların ağrı seviyesinde artış gözlenmesine rağmen fonksiyonel ve genel sağlık açısından istatiksel olarak anlamlı fark saptanmamıştır (p> 0.05).
Sonuç:
Bu çalışmada enstrümantasyon tipi, eşlik eden kırk cinsi, kırık seviyesi, hastanede yatış süresi gibi değişkenlerin uzun dönem sonuçlarını etkilemediği, genel olarak cerrahi tedavi uygulanan hastalarda tatmin edici klinik sonuçlar elde edildiği hatta uzun dönemde hastaların ağrı düzeylerinin artmasına rağmen günlük hayatta ki aktivitelerini etkilemediğini belirlenmiştir. Bu veriler ışığı altında torakal ve lomber omurga kırıklarında uygun endikasyonla uygulanan cerrahi tedavi ile başarılı ve tatmin edici uzun dönem klinik sonuçlar elde edilebileceği fikri elde edilmiştir.